Hakkını helâl et Ali!
Ben çok net bir adamım. Beni bilen bilir. Ben sevgimi, saygımı, nefretimi, belli ederim ve bunu da bile isteye yaparım. Öyle birileri gibi rüzgar gücüyle yön almam. Öyle kemeri Recep alınca Recep'çi, Ali alınca Ali'ci, İsmail alınca İsmail'ci, Orhan alınca Orhan'cı, Cengizhan alınca Cengizhan'cı, Mustafa alınca Mustafa'cı, Yusuf Can alınca Yusuf Can'cı olanlardan hiç değilim...
Hele hele ben demiştim sana; Yusuf Can sen bu kemeri alacaksın aslanım koçum çak diyenlerden hiç değilim. Niye çünkü, bugün Yusuf Can'a methiyeler düzenlerin dün Ali'ye ağzını oraya buraya yayarak; Mega Staaaar, Türk yağlı güreşinin ordinalyusu diye naralar attığını da biliyorum. Demem o ki; ben öyle zirveye kim çıkarsa onun paçasına yapışanlardan değilim. Neredeyse 20-25 yıldır Tarihi Edirne Kırkpınar'a gelirim. Pehlivanların yüzde doksanına köşe yazılarım var ve bir tanesiyle bir bardak çay içmişliğim yoktur. Hiçbirinden de hiçbir şey istemişliğim yoktur. Bana koçyiğitlerle bir kare fotograf çekilmek yetiyor. O fotoğraf da üç gün boyunca başından sonuna tribünde, kulede, gölgede değil pehlivanların yanında er meydanında yağlı çayırın içinde olmama rağmen, kemeri kazanan pehlivana en kısa yoldan ulaşabilecekken o gün orada çekilmem. Çünkü o gün zirveye çıkanı zaten herkes sahipleniyor. Her yiğidin mutlaka bir taraftar kitlesi var. Sözüm asla onlara değil. Onlar elbette sevdikleri pehlivanın sevincine, başarısına ortak olacak yanına koşacak, resim çekilecek, selfi yapacak ve bununla da doğal olarak gurur duyacak. Benim sözüm bir kişinin değil, her kişinin yani dönemin değil, her dönemin adamı alanlara. Dün söylediğini yutup, bugün rüzgar nereden esiyorsa oraya yelken açana...
Gün ola harman ola, birgün o rüzgar sizi öyle bir açıklara götürecek ki; bir anda rüzgar ortadan kaybolacak ve boyunuzu aşan denizin ortasında bir oyana bir bu yana savrulup duracaksınız.
Gelelim asıl konuya; "Hakkını helâl et Ali" diyorum. Neden diyorum çünkü, bir insana maksimum ne kadar yüklenilebilirse biz o kadar yüklendik koçyiğide. Neyin var neyin yok, hiç kimse araştırmadı soruşturmadı. Herkesin bir fikri var, buna bende dahil. Kimi Ali puanlamaya kalma, kimi Ali elense tırpan sert güreş acıma rakibine, kimi acele etme sabret bekle vs. vs...
İyi de bizim saydıklarımızı uygulayamıyacak kadar acemi bir pehlivan mı Ali? Nerede nasıl güreşeceğini bilemeyecek kadar tecrübesiz mi Ali? Değil, hem de hiç değil. Bilakis obkadar tecrübeli ve donanımlı bir pehlivan ki Ali, minikten başa birçok pehlivanın adını dahi duymadığı oyunları rakiplerine yapabilen ve bir çoğunda yenişe gidebilen bir pehlivandır Ali...
Eee o zaman eksik olan ney? Neden eski Ali yok er meydanında. Bakın ben gördüğümü, duyduğumu sayayım. Dışarıdan bakan bir izleyici olarak bilmediğimiz duymadığımız kim bilir neler var...
1-) Dört kemer almış, iki kemeri yanmış. Yani dört kemer demek öyle yazıldığı gibi okunduğu gibi kolay değil. Kaldı ki, bir çoğu bu yazıyı okurken yorulup okumaktan vazgeçer. Dört kemer, iki iki kaçan birer yanan de, yanan kemer yılı altı yıl. Bu altı yıl ardından değil vazgeçmeden, pesetmeden her defasında yine yeniden denen en az on yıl bunun stresi zaten başlı başına bir zorluk.
2-) Kendisinden kemer bekleyen binlerce güreş sever ki, aralarında müthiş derece de fanatikler var. Bunun stresi bir yandan, o sevenlerinin ondan beklediği birinciliğini kemeri üçlemesini beklediklerinin farkında. Bu da ona ayrı bir yük ve stres yüklüyor.
3-) Bu on yılda geçirdiği ciddi rahatsızlıklar ile mü cadele etti. Bel fıtığı oldu. Ali bitti dediler o Hikmet hoca ile insan üstü bir çalışma yapıp, belini güçlendirdi ve 2018'de er meydanlarında kasırga gibi esen, en güçlü rakiplerine bile künde, kılçık, çoban bağı, kaz kanadı, yanbaş atarak yenişler yaptı ve adeta küllerinden doğdu Ali. 2019'da hiç olmayan oldu. Tüm dünyaya dur diyen gözle görünmeyen dünyayı kasıp kavuran milyonlarca insanı dünyadan koparan bir o kadarı da yoğun bakımlara düşüren Covid-19 illeti çıktı, güreşler ertelendi. 2020'ye girerken iki sefer ard arda ciddi Covid-19 rahatsızlığı geçirdi. Tabiri caizse Allah korusun ölümlerden döndü. Biliyorsunuz ki; bu sinsi mikrop ciğerlere sardımı ya götürüyor, ya da çok uzun soluklu bir tedavi süreci gerektiriyor. Ali çabuk kesiliyor diyenler, iki Covid-19 geçirip şu er meydanına 35-40 derece sıcaklıkta çıkıp yedi sekiz saat güreş tutsun da görelim. Buna rağmen yine vazgeçmedi koçyiğit. Yendi yenildi, nefesini açtı...
2020'de bir yıl aradan sonra ikinci kemeri kuşandı. Kaç pehlivan tanıyorsunuz, kemeri yandıktan sonra bu kadar badireler atlatıp ikinci defa kemeri ikileyen. 2021'de Ali üçüncü kemere gidiyor ve Kırkpınar'a aylar kala bir güreşte ayak bileğinden sakatlanıyor ve ayağı enfeksiyon kapıyor. Bileğindeki yaradan bilek kemiği görünüyor ve bir türlü yara kapanmıyor. Tedavi tedavi iyileşmeye çalışan Ali'nin tam ayağı düzeliyor, Kırkpınar'a birkaç gün kala ağır grip hastalığı yakalıyor onu. Bu grip belki de geçirmiş olduğu iki Covid-19'dan dolayı yorulan ciğerlerini yine zorluyor, çabuk kesilmeye başlıyor. Lâkin, yapacak bir şey yok. Tarihi Edirne Kırkpınar Güreşleri gelip çatıyor ve Ali üçüncü kemer için ne olursa olsun güreşmek zorunda. Yorgun ciğerlerle yapacak tek bir şeyi var. Hani bugün Ali güreşi uzatmamalı, puanlamaya gitmemeli diyenler var ya işte o taktiği
o gün mecburi uyguluyor. Yorulmadan, ciğerlerini zorlamadan ya da minimum yorularak her müsabakayı alması gerekiyor. Hem hasta, hem ikinci kemer stresi, hem rahmetli babasına ve tüm sevenlerine verdiği sözün ağırlığı stresi ona ikinci kez kemeri yaktırıyor...
Eee hadi gelin siz Ali'nin yerine geçin de kemeri alın. Elbette, koçyiğidi sevenler ondan büyük umudu olanlar hiç beklemedikleri bir yenilgiyi görünce hayal kırıklığına uğruyor, üzülüyor, belki de kızıyor küsüyorlar...
Bakın arkadaşlar; Bu yazıyı buraya kadar okuyanlar, sizler bana hakkınızı helâl edin. Gerçekten uzun ve yorucu bir yazı. İyi de bu yazdıklarımı birebir yaşayan, yıpranan bir yiğit var ortada. O bu kadar cendereyi yaşarken, ne rakiplerine ne de sevenlerine belli etmeden canını dişine takan bu yiğide hesapsızca yüklendiğimiz için, biz ondan helallik istemeyelim mi? Ben kendi adıma yine diyorum hakkını helâl et koca yörük. Biz seni anlamadık sen bizi anla...
Son olarak şunu dile getireyim. Yemin ederim Ali yenildi üzüldüm, Yusuf Can kemeri ikiledi onun adına sevindim. Dilerim bu yiğitte Vedat Ergin'in, Recep Kara'nın, Ali Gürbüz'ün, Mehmet Yeşil Yeşil'in kaderini yaşamaz ve tüm samimiyetimle söylüyorum şu beddualı kemeri dualarla salavatlarla üçler ve onun ebedi sahibi olur.
Saygılarımla...
Yalçın Kaynak / Sadece Güreş Programı Yorumcusu