HENDEK’İN MENFAATİ KİŞİSEL HESAPLARIN ÜSTÜNDEDİR!
Bu yazı, son günlerde Ali Kemal’in sosyal medyada yaptığı açıklamalarda sergilediği mantık dışı yaklaşımlara binaen, bir Hendekli olarak şahsi değerlendirme ve fikirlerimi ifade etmek amacıyla kaleme alınmıştır. Hiçbir kişi, kurum veya makamı hedef alma amacı taşımamakta; yalnızca Hendek’in menfaatini önceleyen bir düşünce duruşunu ortaya koymaktadır.
Yusuf Alemdar Başkan, elbette Büyükşehir’e bağlı tüm ilçelere eşit hizmet etmekle yükümlüdür. Bu konuda kimsenin farklı düşündüğü yok. Mesele; Hendek sınırları içinde bulunan ve ilçemize ciddi katkı sağlayabilecek bir arazinin, Ulaştırma Bakanlığı’ndan rayiç bedeliyle geri alınması meselesidir.
Bu konu Hendek Belediye Meclisi’ne geldi, oylamaya sunuldu ve sen o gün “evet” diyerek el kaldırdın. Bugün ise aynı konuda Hendek’in değil, Büyükşehir’in haklılığını savunan bir açıklama yapıyorsun. Bunu biz Hendekliler nasıl anlamalıyız?
Kendi toprağının menfaatini “olur böyle şeyler” diyerek geçiştiren bir anlayış, bu şehrin geleceğini nasıl sahiplenebilir? Yarın farz edelim Hendek Belediyesi’nin koltuğuna oturdun… Eğer hizmetin tamamını “nasıl olsa Büyükşehir yapar” anlayışına bıracaksan, o zaman o koltukta oturmanın ne anlamı kalır? O halde kilidi vurun Hendek Belediyesi’ne; gidin, Büyükşehir size bir oda versin. “Hendek Bölgesi Sorumlusu” olarak çalışın, hiç olmazsa halk da bilir hizmetin ya da eksikliğin sorumluluğu kimde. Siyaset, başkalarının gölgesinde yapılacak bir iş değildir. Bir memleketin hakkı, siyasi denklemlerin konusu olamaz. Eğer bu arazi meselesini birkaç güzel kelimeyle unutturabileceğinizi sanıyorsanız, yanılıyorsunuz. Belki bazı isimler sessiz kalabilir; ama sessizlik vebali ortadan kaldırmaz.
Ali Kemal kardeşim, sen ilahiyat eğitimi almış birisin. Hakkın, adaletin, kul hakkının ne demek olduğunu en iyi bilenlerden olman gerekir. Eğer bu meselede Hendek’in menfaati göz ardı ediliyorsa, o zaman bunun sorumluluğu hepimizin vicdanına yazılır. Bu bir suçlama değil, bir hatırlatmadır. Zira vicdan, her şeyden önce gelir. Ben sade bir Hendekli olarak söylüyorum: Kim ki kendi çıkarını Hendek’in menfaatinin önüne koyarsa, zaman onu da, yaptığı tercihi de mutlaka yazar. Bugün insanlar birbirini kelimelerle kandırabilir ama Rabbim kalplerdekini en iyi bilendir. Ne bu dünyada, ne de ebedi âlemde kimse kul hakkıyla huzur bulmamıştır.
“Söz uçar, yazı kalır.”
Bu yazı, Hendek’in kaybını “oldu bitti” mantığıyla açıklamaya çalışan yaklaşımlara karşı bir duruşun ifadesidir. Ve emin olun; bu konu ne unutulur, ne de unutturulur. Zira söz uçar, yazı kalır. 2019’da “arkamda genel başkanlar, il başkanları, vekiller var” diyerek seçim kaybeden bir anlayışın, 2029’da aynı desteği görmesi mümkün değildir. Çünkü halkın hafızası diri, vicdanı açıktır.
Unutmayın, Hendek’i yönetmeye talip olan herkes, her şeyi karşısına alabilir ama Hendekliyi asla. Bu şehirde ne adayları ne de kazananları parti temayülleri belirler. Hendekliyi, Hendekli belirler. Bu gerçeği herkes aklına yazsın.
Son Söz:
Hendek’in hakkını savunmak siyaset değil, vicdan meselesidir. Hendek’in hakkını savunmaya yüreğiniz yetmiyorsa, hiç olmazsa sessiz kalmayı tercih edin. Hendek’in ve Hendeklinin hakkını savunanları, kendi karanlığınıza çekmeye tevessül etmeyin. Merak etmeyin; siyasi geleceğini düşünenlerle, gerçeği savunanlar birbirinden ayrılır. Zaten bu konuda konuşabilenlerin sayısı az. Konuşabilenler de kimsenin etkisi, yetkisi, emri veya güdümü altında olmayanlardır.
Bunun aksini iddia edersen, 2019 seçimlerini hatırlaman yeterli. O gün yanında kimler vardı, kimlere karşı, ne için mücadele verdiler - bunları düşünürsen, bugün söylediğin “siyasi mühendislik” sözlerinin bir anlık akıl tutulması olduğunu sen de anlarsın. Kaldı ki senin işin siyaset değil, İlâhiyattır. Tahsilin bu yöndedir. O halde bizler de seni siyasi kimliğinle değil, ilahiyatçı kimliğinle değerlendirmemiz gerekir. Fakat, sen bizi orada da yanıltmışsın!
Saygılarımla...
Admin




















