İçimden geldi okumasanız da ben yazayım!

Yalçın Kaynak

13-10-2023 19:20

Yazıma Bakara Suresi, 216. Ayetten ilham alarak başlıyorum...

Bakara Suresi, 216. Ayet; “Sizin hayır sandığınız şer, şer sandığınız şeyde hayır vardır. Allah (c.c.) bilir, siz bilmezsiniz.”

Hiç şüphesiz rabbim her şeyin en doğrusunu bilendir. Ömrümün tam 32 yılı şantiyelerde, taş ocaklarında geçti. Çok yorulduğum, çok yıprandığım zamanlar oldu. Gün oldu ağır iş şartları yordu beni, gün oldu bu uzun sürede hayatımdan gelip geçen insanlar yordu beni. En çok da yöneticiler, yönetenler, para babası patronlar ve onların yalaka yaverleri. Gün oldu makam sahibi başkanlar ve tabi onun da etrafındaki yalaka ordusu yordu beni. Gün oldu yaptığım işin çırağı, kalfası ve tabi ustası oldum. Birçok yerde belli bir kesime de biz yönetici olduk, sorumlu olduk. Adına ister şef deyin, ister çavuş, ister formen. Adı her ne ise beni bilenler bilir, ben sorumluluğunu aldığım her bölümün her çalışan arkadaşımın yardımcısı oldum. Durmadım öyle bir kenarda, sorumluluk almak hele hele emekçinin sorumluluğunu almak çok büyük bir vebaldir. Bu vebalin ağırlığını hiç unutmadım. Allah (c.c) şahidimdir ki; sorumluluğumda bulunan hiçbir arkadaşımın bilerek, isteyerek, nefsi düşünerek kimsenin hakkını zai etmedim, kimsenin üstünden sırtından geçinmedim, çıkar sağlamadım. Hal böyle olunca kendimi o kadar yordum ve yıprattım ki, 32 yılda mesleki hastalık olarak tam 7 önemli ameliyat geçirdim.

Çok zor zamanlar geçirdim. Emeğimin karşılığını almadan, alamadan o kadar çok çalıştım ki; ezildiğimin, yıprandığımın farkına bile varamadım. En çok da yanlış insanlara biat etmek, teslim olmak yordu beni. Kimilerine göre bu yazı uzun olabilir bağlayacağım zaten. 32 yıllık esaret birkaç satırda zaten anlatılamaz, baştan sona yazsam vallahi de hayatım film olur...

Konuya gelelim...

Öyle bir gün geldi ki; geçen yıllarıma baktım, geleceğime baktım, bir arpa boyu yol alamamışım dediğim zamanlar oldu. Bunalıma girdiğim, hatta hastalanıp yatağa düştüğüm zamanlar oldu. Birkaç candan, samimi eş dost dışında kimsenin umurunda bile olmadı, duymadı. Güvendiklerim, biat ettiklerim sessiz çığlıklarımı duymak istemediler. Zaman geldi bu bunalım öyle bir noktaya geldi ki; artık yeter dedim, hesap vakti hesaplaşma vakti geldi dedim. Kendimce kim benden haksız ne aldıysa hesabını sorma vakti dedim. Yine böyle bir Ekim, Kasım ayları idi. Giyindim, kuşandım bana söz verenlere aracı olanlara, araya girenlere, yöneticilere yalakalarına, patronlara yalakalarına, hesap sormaya karar verdim, çıktım meydana. Uzakta değillerdi hiçbiri. Hergün birini, biri olmazsa diğerini görüyordum. Denk getiremiyordum hepsini bir arda. Biri, ikisi, üçü varsa diğer bir kaçı yok. Orada hergün onları seyretmek beni kahrediyordu. Hele hele meydanda o şaşalı saltanatlarını gördükçe, bir de bu saltanatlarına sırt veren, omuz veren tabiri caizse hamallık yapanlardan biri, hatta o hammalların en katmerlisi olan biri olarak onların saltanatını gördükçe kinim nefretimi aşıyor, aklıma gelenler beni bile korkutuyordu. Ve birgün hepsini denk getirdim bir arada. Nasıl oldu, ne oldu bilmem? Ne planları, ne hesapları vardı, geldiler bir araya. Tamam dedim, işte hepsi bir arada. Onlar saltanat sürerken, ben hastahane kapılarında, psikiyatr kapılarında. Yeter dedim, bugün ne olacaksa olacak, bu film sona erecek. Nasıl olsa bahanem de var, kafam iyi değil, psikolojim bozuk, tedavi de görüyorum. Aslında bende hiçbir şey yok, hasta olan ben değilim onlar. Hani bir pisikiyatrın da dediği gibi, "Bize gerçek hastalar gelmez. Hasta olanların hasta ettikleri gelir." Aslında hasta olan onlar ben değilim.

Her neyse onlar ile aramda birkaç adımda geçilecek yol var. Artık kararımı vermişim, hesap vakti geldi. Bu dünya bana dar onlara bol olmayacak. Düşündüklerim beni benden alıyor, beni ürkütüyor. Tam başladım yürümeye ki; Hey kurban olduğum Allahuekber Allahuekber sesleri yükseldi bir anda minarelerden. Durdum adeta, şartel kapattım bir anda. Dinleyi verdim ezanı, döndüm geriye yürüdüm rabbimin davetine. Cuma idi günlerden, kalabalık cami avlusu, iğne atsan yere düşmez hesabı. Onlar da geldi elbet camiye, hem de insanların omuzuna bastıra bastıra en ön safa geçti bir çoğu. Herkes görsün bak biz en ön saftayız. Kimileri ile belki de aynı safta durduk, kıldık Cuma namazını hep birlikte. Bir bir çıktılar onlar, farzı kılan yürüdü. Az önce herkesin önüne geçenler belki de, herkesten önce terk ettiler camiyi. Bende kaçardım belki farzı kılıp da bir derdim, büyük bir derdim olmasa. Bekledim, herkes gitti, hoca ve müezzin bile. Ben kaldım huzurda, birkaç da beli bükülmüş, sırtı kamburlaşmış, saçı sakalı ağırmış birkaç ihtiyar. Kuran okuyacaklar, dua edecekler kim bilir. Ne için, kim için, kimler için...

Ellerimi açtım rabbime; "Ya Rabbim, ben geldim. Her şeyi gören bilen, gecenin kör karanlığında yerde gezen karıncayı gören, ihmal etmeyenim ben geldim" dedim. Başladım ağlamaya saydım. "Ya rabbim bana yardım et, beni kurtar bu darlıktan zorluktan. Bana da ver onlara verdiğin saltanattan, şandan, şöhretten, makamdan, rahatlıktan. Onları zelil et, onları rezil et" dedim saydım. Ağladım hüngür hüngür ve ağladıkça kendime geldim. Ağladıkça yolumu buldum, yolumu göstereni buldum. Ne için yaratıldığımızı hiçbir derdin, kederin, hüznün, zulmün, ve dahi saltanatın, şatafatın, variyetin, gücün, kuvvetin ebedi olmadığını anladım. Ve duam değişti ve dedim ki; "Ya rabbi sen beni bu halden hiç çıkartma. Hele hele şu an aldığım hazzı, hissi, mutluluğu, huzuru, maneviyatı, teslimiyeti benden hiç alma. Vazgeçtim kötü olan her niyetimden. Hatta onlara dua da ettim, beni iyiki aralarına almamışlar" diye. Hakkımı dahi helâl ettim her birine. Hesap sormak benim neyime. Hakimin kendisi şahit değil mi nasıl olsa. Koyar mı, kimsenin hakkını kimsede. Sen helal etsen bile, sormaz mı rabbim zalime, zulm edene yaptığının hesabını helâlleşse bile...

İşte böyle, yani demem o ki; Biz bilemeyiz, rabbim bilir. Hayır sandıklarımız şer, şer sandıklarımız hayır olabilir.

Şimdi bunu da neden yazdım bilmem ama yazdım işte. Belki okursa anlar, benim yaşadıklarımı yaşayan da. Nasrettin Hoca hesabı, "Eşekten düşeni Eşekten düşen anlar" misali. Belki de diğerleri anlar, çeki düzen verirler kendilerine. Rabbim hesaba çekmeden, onlar çekerler kendilerini hesaba kim bilir.

Saygılarımla...

DİĞER YAZILARI Kim mağdur? 01-01-1970 03:00 YA O KOL KOPACAK, YA DA O ÇARK DURACAK! 01-01-1970 03:00 NİYET OKUYUCULAR! 01-01-1970 03:00 Örümcek Adam! 01-01-1970 03:00 Yaralı Aslan Cengizhan! 01-01-1970 03:00 Konya Beyşehir'den kükredi bir koçyiğit! 01-01-1970 03:00 Maskeli Beşler Hendek'te! 01-01-1970 03:00 BESLE KARGAYI OYSUN GÖZÜNÜ! 01-01-1970 03:00 O BİR SARI FIRTINA! 01-01-1970 03:00 Toroslara mı çıktın Ali? 01-01-1970 03:00 Baba ben pehlivan olacağım! 01-01-1970 03:00 Ne anlar Hikmet hoca güreşten! 01-01-1970 03:00 Onlara rağmen kaybedeceksiniz! 01-01-1970 03:00 Ne olmak, ne olmamak gerek? 01-01-1970 03:00 Arkamdan atıp tutan, makam yalakalarına bir çift sözüm var! 01-01-1970 03:00 Vekillere mektup var! 01-01-1970 03:00 Hain kim? 01-01-1970 03:00 Merak ediyorum ve soruyorum! 01-01-1970 03:00 Büyük Birlik olmasa, Hendek'in hali ne olurdu? 01-01-1970 03:00 SİYASİ PARTİLERDE BOZUK FERMUAR İTTİFAKI 01-01-1970 03:00 TÜRK GÜREŞİNE ŞEREF GELDİ, ŞEREF VERDİ 01-01-1970 03:00 MİNDERDE PEŞREV ÇEKEN TÜRK 01-01-1970 03:00 Ne yaptın sen Mustafa? 01-01-1970 03:00 Yakışır Karapürçek'e 01-01-1970 03:00 Türkiye'nin gözü, kulağı Sakarya'da. Sakarya'nın siyasileri, hamileri, abileri, nerede? 01-01-1970 03:00 Siz şu Atasözünü duydunuz mu hiç? 01-01-1970 03:00 Sakın kaybetmeyin Ahmet Kavakçı'yı 01-01-1970 03:00 Denizli; sahip çık yiğidine, sahip çık Raşit'ine 01-01-1970 03:00 KİM KAZANDI? KİM KAYBETTİ? 01-01-1970 03:00 Sözüm güreş camiasına 01-01-1970 03:00 Minder mayosuz olmaz da, er meydanı kispetsiz olur mu? 01-01-1970 03:00 Mehmet Keçe Atak Usta 01-01-1970 03:00 İrfan Şahin Usta 01-01-1970 03:00 Necati Başar Aday Adayı 01-01-1970 03:00 Yanlış Yer, Yanlış Zaman Başpehlivanlar 01-01-1970 03:00 Şapkalı amca sen haklısın, İsmail Pehlivan sen de haklısın 01-01-1970 03:00 Kim bu er meydanındaki güzel? 01-01-1970 03:00 Pehlivana sen gel, sen gelme denilirmiş! 01-01-1970 03:00 Ne umduk ne bulduk 01-01-1970 03:00 Ters köşe yaptın sen beni başkan! 01-01-1970 03:00 Şampiyon burada Hendek'li nerede? 01-01-1970 03:00 Orada bir usta var çok uzakta 01-01-1970 03:00 Dualı Çayırdaki purolu monşerler kim? 01-01-1970 03:00 Cemil'e imkânsız de! 01-01-1970 03:00 İki Şehir Arasında Araftayım 01-01-1970 03:00 Pehlivan! Geliyor gelmekte olan 01-01-1970 03:00 SEN GEL, SEN GELME PEHLİVAN 01-01-1970 03:00 Kim ustadır, kim değil 01-01-1970 03:00 Derler, derler her şey derler 01-01-1970 03:00 Sözüm kim'e? 01-01-1970 03:00 Sizce kim haklı? 01-01-1970 03:00 KEMER KİMİN? 01-01-1970 03:00 KİM BU DEMİR ADAM 01-01-1970 03:00 KARA YILAN OSMAN AYNUR 01-01-1970 03:00 GÖLCÜK'LÜ YILDIRAY PEHLİVAN 01-01-1970 03:00 Gölcük'lü Nedim Pehlivan 01-01-1970 03:00 Altı yapısı olmayanın, üst yapısı sağlam da değildir 01-01-1970 03:00 Yeşil Pehlivan 01-01-1970 03:00 O bir koca yörük 01-01-1970 03:00 Yine Samsun ve yine bir yiğit 01-01-1970 03:00 KOCA USTA GAZANFER KAHVECİ 01-01-1970 03:00 Faruk Akkoyun Pehlivan 01-01-1970 03:00 Onlar Ailecek Pehlivan: Anne, Baba, Oğul Pehlivan 01-01-1970 03:00 Yağlı güreş ve usta 01-01-1970 03:00 Bir ol da gel 01-01-1970 03:00 Er Meydanlarından Deprem Meydanlarına 01-01-1970 03:00 Dev Adam Ertuğrul 01-01-1970 03:00 Pehlivan Yatağı Samsun (Fatih Atlı) 01-01-1970 03:00 Çay Ocağından Er Meydanlarına 01-01-1970 03:00 Bizde Yiğitler Bitmez: "Sarı Dev, Karamürsel'li Boşnak Hüseyin" 01-01-1970 03:00 Yağlı Güreş ve Askerlik 01-01-1970 03:00 Bir yiğitten daha ne beklenir ki... 01-01-1970 03:00 Dün Mustafa Bük'tü, Bugün Recep Kara! 01-01-1970 03:00 O KENDİNİ BİLİYOR 01-01-1970 03:00 Feda-Kâr Vefa-Kâr 01-01-1970 03:00 KİM BU KILICI TUTAN EL? 01-01-1970 03:00 Er Meydanlarımızı Pehlivansız Bırakma Başkanım 01-01-1970 03:00 Olmadı Yiğitler, Olmadı Başpehlivanlar 01-01-1970 03:00 DELİ HİKMET 01-01-1970 03:00 Kispet olursa, kısmet de olur! 01-01-1970 03:00 İsa'yı ararken, Musa'dan mı olduk! 01-01-1970 03:00 Yirmisinde Genç Aslan, Kırkbeşinde Yorgun Aslan! 01-01-1970 03:00 KAYBETTİK! 01-01-1970 03:00 Birçok suçlu var, bir de suçsuz var, kim suçlu, kim suçsuz! 01-01-1970 03:00 DERDİMİZ BAĞCIYI DÖVMEK DEĞİL 01-01-1970 03:00 YAĞLI GÜREŞ VE BUKALEMUN 01-01-1970 03:00 CÖMERTLİK SADECE PARA İLE Mİ? GÜÇ İLE Mİ? MAKAM İLE Mİ? OLUR 01-01-1970 03:00 Kitabın ortasından konuşmaya devam edeceğiz 01-01-1970 03:00 Yoruldun be Ali! 01-01-1970 03:00 Feda "Kâr" 01-01-1970 03:00 Teşvik Mi, Taktik Mi, Takip Mi, Tahrik Mi? 01-01-1970 03:00 Kırkpınar Arefesi 01-01-1970 03:00 Çok Oldu, Çok Oldukça Yok Oldu 01-01-1970 03:00 Tarihe Paha Biçilemez 01-01-1970 03:00 Koca Usta Seni Hiçbir Zaman Unutmayacağız 01-01-1970 03:00 UMUTLUYUZ 01-01-1970 03:00 Güçlünün Adaleti mi? Güçsüzün Adaleti mi? 01-01-1970 03:00 KAPILARIMIZDAN... 01-01-1970 03:00 Sağlıklı, mutlu, huzurlu bayramlar... 01-01-1970 03:00 NEFES ALIP VERDİĞİNİZ HER GÜN ANNELER GÜNÜNÜZ OLSUN... 01-01-1970 03:00 ÖZLEDİK... 01-01-1970 03:00 Başpehlivanlık mı? Boşpehlivanlık mı? 01-01-1970 03:00 Vakti geldiğinde konuşacağız 01-01-1970 03:00